Aralık 13, 2022

Selvin Canbeyli

Mükemmel bir şekilde kusurluyuz!

aurelie-brunet-homme-lion

Özgüven ve cesaret kavramlarından konuşulurken çoğunlukla şöyle bir eğilim gözlemliyorum: Kendine güvenen cesur bir insan aslan gibi kükrer, kaplan gibi hedefine kilitlenir ve bir pars gibi hızlı, yırtıcı ve çeviktir. Oysa özgüven için hayvanlar aleminden bir örnek düşünecek olsam benim aklıma ilk gelecek örnek kaplumbağa olur.

Kocaman hantal bir kabuk, buruş buruş bir surat… Tehlike anında evine girmesi korkaklıkla özdeşleştirilmiş ve bana göre fena halde haksızlığa uğramıştır. Ben o içe çekilme zamanlarını da çok bilgece buluyorum. Kaplumbağa kavgaya gürültüye girmez. Polemiğe girmez. Kimseyle yarışa girmez. Acele etmeye kalkışmaz. Ne olduğunun farkındadır ve bu farkındalığıyla bence gayet karizmatik bir hayvandır. Kendini olduğu gibi kabul etmenin, özgüvenin timsalidir bana göre. Hatta belki uzun yaşamasının sırrı da buradadır.

Özgüven ve içsel cesaret birbiriyle göbekten bağlı iki kavram ve bu ikisinin yanına üçüncü bir arkadaşı da çağırırsak çay partisi için hazır oluruz diye düşünüyorum: O kavram da kendin olmak!

Kendimizden başka herkes olmamızı bekleyen bir toplumda kendin olma cesaretinden daha büyük bir cesaret düşünemiyorum. Çünkü kendin olmak demek kusurlu olmak, incinmeye açık olmak, hata yapmaya açık olmak, kendini tüm otantik benliğinle ortaya koyabilmek demektir. Ve kabul edersiniz ki beyler bayanlar, bu da sıkı cesaret gerektirir.

Kendin olma cesaretini göstermemizin önündeki en büyük engellerden biri kusurlu oluşumuzun başkaları tarafından görülebileceğine dair korkumuzdur. O nedenle özgüveni kulaklarından fışkıran birçok insan, aslında çoğunlukla içlerinde en büyük korkuları yaşayan insanlardır. Özgüven ve içsel cesaret volümü o kadar yükseltme ihtiyacı duymaz. ”Bakııın bende neler neler var” diye pek de şov yapmaz. Ama çoğumuz sadece mükemmel olursak sevilebiliriz inancıyla büyüdük. Sadece mükemmel olursak değerli olabileceğimize inandık. Kötü haber mükemmel olmak imkanlı değil, çünkü hepimiz insan olma deneyimi yaşayan varlıklarız. İyi haberse, mükemmel olmak zorunda değiliz zaten. Kusurluyuz ve böyle çok da güzeliz. Bazen fosluyoruz, bazen kendi duvarlarımıza tosluyoruz ama tam da böyle büyüyüp öğreniyoruz. Hangi çocuk kucakta bebekken bir anda kalkıp maraton koşmuş? Benim kızımın ilk adımları Walking Dead dizisinden fırlamış bir zombinin adımları gibiydi. Çocuklar düşer, kalkar, yürür, gene düşer, gene kalkar. Eline verdiğiniz yoğurt kasesi ve kaşıkla etrafın canına okur ve sonra o kaşık ağzını bulur. Ve biz de bu büyüme sürecindeki sakarlıkları, hataları, ağzı burnu yoğurtlu halleri çok sevimli buluruz. Peki aynı anlayışı kendimize gösterebiliyor muyuz?

Mükemmeliyetçiliğin yüceltilmesi temelde iki efsane inançla ilgili:

1. Mükemmeliyetçilik, elinizden gelenin en iyisi olmaya çalışmakla aynı şey değildir. Mükemmeliyetçilik, sağlıklı büyüme ve başarıyla ilgili değildir. Mükemmeliyetçilik; mükemmel yaşar, mükemmel görünür ve mükemmel davranırsak suçlanma, yargılanma ve utanca karşı kendimizi koruyabileceğimize dair bir inançtır. Bir zırhtır. Utanç araştırmacısı (evet böyle bir akademik title var) Brene Brown’ın deyimiyle ‘Mükemmeliyetçilik bizi koruduğunu düşünerek her yere sürüklediğimiz 20 tonluk bir zırhtır”.

E koca zırhı giy-çıkar kolay iş değil. O zaman ne yapıyoruz, o zırhı hiç çıkarmıyoruz, organik bir parçamız haline geliyor, zamanla kolumuz, bacağımız gibi bize ait olduğuna inanıyoruz. Göbeğimizi fark etmesinler diye karnımızı sürekli içimize çektiğimizi düşünelim. Bir süre sonra kimse bakmazken de ve biz farkında olmasak bile göbeğimizi içimize yapıştırırız. Bedeli ne olur: Nefes alamamak. İşte mükemmeliyet zırhının altında da başımıza gelen ilk şey budur: nefes alamamak!

Göbek deyince çatlaklar, çatlak deyince Leonard Cohen’in en sevdiğim dizeleri geldi aklıma:

”Her şeyin içinde bir çatlak var. Işık böyle girer içeri.”

2. Mükemmeliyetçilik, kişisel gelişim değildir. Mükemmeliyetçilik özünde onay ve kabul kazanmaya çalışmakla ilgilidir. Çoğu mükemmeliyetçi, başarısı ve performansı nedeniyle övülerek yetişmiştir (ders notları, düzgün davranma, uslu olma, kurallara uyma, iyi görünme vb) Böylece yol üzerinde bir yerlerde bir inanç geliştirir: Ben ne başardıysam o’yum.

Sağlıklı çaba kendine odaklıdır: Nasıl gelişebilirim? Mükemmeliyetçilik başkasına odaklıdır: Hakkımda ne düşünecekler?

Brene Brown’a göre Mükemmeliyetçilik çoğu zaman depresyon, kaygı ve hayat felcine giden yoldur. Hayat felci, dünyada kusurlu olabilecek herhangi bir şey üretmekten çok korktuğumuz için kaçırdığımız fırsatların hepsini ifade eder. Ayrıca başarısızlık, hata yapma ve başkalarını hayal kırıklığına uğratma korkusu yüzünden peşinden gidemediğimiz hayallerimizin hepsidir. Mükemmeliyetçiyseniz risk almak dehşet vericidir. Çünkü öz değeriniz tehlikededir.

Kusurluyuz ve kusurlarımızla değerliyiz, evet. Bununla birlikte her birimiz bize özel bir ışıkla bu dünyaya geldik. Her birimiz bize özel yeteneklerle, parmak izimizle bu dünyaya geldik. Ve mükemmel olma kaygısı bu parmak izini basmamıza engel olmamalı, bize özel o ışığı paylaşmamıza engel olmamalı. Her birimizin kendi otantik kimliğimizi yaşamaya ve neyi başarmak üzere buraya geldiysek onu başarmaya hakkımız var. Foslarsak ve toslarsak bir daha bir daha denemeye, istediğimiz zaman yolumuzu tamamen değiştirmeye hakkımız var. Yeter ki kendimiz olmak için kendimize izin verelim. Yeter ki kaplumbağa kabuğundan aslan pençesi çıkaramıyoruz diye yürümekten vazgeçmeyelim.

Paylaş:
Facebook
Twitter
LinkedIn
WhatsApp

Benzer Yazılar