Bir farkındalık furyasıdır gidiyor. Aslında iyi de oluyor. Ama bu canım kavramı ne kadar anlayabiliyor, hakkını ne kadar verebiliyoruz? Benim için farkındalığın başladığı nokta, farkındalıksızlığımı fark ettiğim nokta 🙂 Özellikle akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte, aynı anda en az iki iş yapıyoruz. Peki gün içinde kaç kere durup kendimize, içimize, o an yaptığımız işe farkındalıkla bakabiliyoruz? Ya keyif için yaptıklarımız? Mola verdiğimizde gerçekten mola veriyor muyuz; yoksa çayımızı, kahvemizi içerken bile gözümüz Facebook’a bir kayıyor mu?
Camille Maurine ve Lorin Roche (Ph. D.) tarafından kaleme alınmış Meditation 24/7 “Practices to Enlighten Every Moment of the Day” elime geçtiğinde, önerilen meditasyonlara çok şaşırmıştım. Bunlar geçekten meditasyon mu diye sorduğumu hatırlıyorum. Ama okuduklarımı deneyimlediğimde, otomatik viteste gerçekleştirdiğimiz birçok eylemi, işin içine farkındalık katarak farklı bir boyuta taşıyabileceğimizi gördüm.
Yaşamın bardağını doldurun!
Kitapta, sabah kendimize gelmek için içtiğimiz ilk içecekle nasıl meditasyon yapabileceğimizi anlatan kısmı Türkçe’ye çevirmeye çalıştım. Güne bu şekilde başlamak, belki kalan saatlerin de daha fazla tadını çıkarmamıza yardımcı olur. Afiyet olsun 🙂

Bu meditasyonu nasıl yapacağız?
Zaman: Sabah içeceğinizi içerken.
Yer: Güven, huzur, ilham veren, rahat bir nokta. Mümkünse ağaçları gören bir yer.
Pozisyon: Gevşemek için uygun bir oturuş biçimi. Ayaklarınız yere basabilir ya da kıvırabilirsiniz.
Süre: 5-10 dakika
Fincanınızı rahat bir şekilde tutun. Şeklini ve ağırlığını; ısısını fark edin.Fincanı yüzünüze yaklaştırın. Kokusunu bikaç nefeste içinize çekin. Yalnızca kokunun bile besleyici ve uyandırıcı olduğunu bilin. Eğer sıcak bir şey içiyorsanız, buharını içinize çektiğinizi hissedebilirsiniz.
Tadını çıkararak birkaç yudum için. Aromasından ne kadar keyif alabildiğinizi görün. İçeceği ağzınızda bir saniye tutun. Yutmadan önce dilinizde biraz dolaşmasına izin verin. İçerken vücudunuzda ve kalbinizde meydana gelen şükran duygusunu fark edin.
Kendinize biraz zaman verin. Yudumlayın, durun, sonra tekrar bir yudum alın. İçmeye devam ederken, “kabul etmenin” sembolizmini hissedin. Vücudunuza ve kalbinize yaşamsal unsurları kabul ediyorsunuz.
Şimdi önünüzdeki günü düşünün. Bugün nasıl bir enerjiye ihtiyacınız var? Neyi tezahür ettirmek istiyorsunuz? Bir sözcük seçin; aşk, sevgi, huzur, uyum, güç, bilgelik, netlik, coşku ya da denge gibi… O süzcükle birlikte nefes alın. Sözcüğün özünü duyumsayın ve o öze, anlama yoğunlaşın. Fincanınızı ellerinizle kavrayın ve odaklandığınız sözcüğü yumuşakça söyleyin. Her yudumda kelimenin anlamını içinize aldığınızı hayal edin. Seçtiğiniz sözcüğün kendine ait fiziksel ve duygusal bir tonu vardır. Sözcüğün enerjisi vücudunuzda titreşmeye başlayacaktır.
İçmeyi bitirince, fincanınızı elinizden bırakın ve doğallıkla nefes alın. İçme hissinin nefesinize gelmesine izin verin. Nefesi bir iksir gibi, yaşam veren nefis bir öz gibi çekin. Enerjinin tadını çıkararak keyifle nefes alın. Daha sonra nefes verirken sözcüğünüzü bir ya da iki kere fısıldayın.
İsterseniz avuç içleriniz yukarı bakacak şekilde ellerinizi açın. Bu; almanın, kabul etmenin hareketidir. Siz gün içinde ihtiyacınız olan enerjiyi yaşamdan alıyorsunuz.
Vücudunuz bu özle dolarken, tüm duygulara teslim olun. Bırakın tüm hücreleriniz bu özle dolsun. Arzunuzun kanınızda ve nefesinizde dolaşıp durduğunu hayal edin. Bırakın, bedeniniz yaşam enerjisiyle, kalbiniz sevgiyle dolsun.
Gün içinde ne zaman bir şey içerseniz, ne zaman nefes aldığınızı hatırlayıp fark ederseniz, bilin ki yaşamın cömert güçlerinden besleniyorsunuz.
Şimdi kahvaltınızın ve günün tadını çıkarabilirsiniz.